İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen “Casusluk” soruşturmasında etkin pişmanlıktan yararlanarak ifade veren Hüseyin Gün’ün anlatımları, Türkiye’de iş insanlarını hedef alan sistematik trol kampanyaları hakkında dikkat çekici bilgiler ortaya koydu.
Gün’ün ifadelerinde, ortağı olduğunu iddia ettiği “Piiq” isimli bilişim şirketi ve bu şirkette görev yapan eski CIA çalışanı olduğu öne sürülen Aaron Barr ile yaptığı yazışmalar yer aldı.
Bu yazışmalarda, Yıldız Holding ve Yönetim Kurulu Üyesi Murat Ülker’in kamuoyu nezdinde itibarını zedelemeye yönelik planların detayları bulundu.
Emniyetin delil dosyasında yer alan yazışmalarda, Murat Ülker’in “MU” kod adıyla anıldığı görüldü.
Gün’ün, Barr ile yaptığı WhatsApp konuşmalarında şu ifadeler yer aldı:
“MU’yu ödünü patlatacak şekilde korkut. Konuştuğumuz tüm cümleler ürünümüzle bağlantılı bir nakavt etkisi yaratmalı. Yani içine at nalı gizlenmiş bir boks eldiveni gibi dokuyarak…”
Bir diğer yazışmada ise, Ülker’e yönelik planın dijital analiz yoluyla oluşturulan stratejilere dayandığı anlaşılıyor:
“1 Nisan veya 12 Ağustos videosuyla uğraşma, asıl tehlikeyi ve MU’yu daha fazla riske sokan alttaki uğultuya odaklan. Bunu bizim derin analizlerimiz sayesinde buldun; kümelerin ne dediğini, yüzeye ya da birkaç tweete bakarak anlayamazsın.”

Hüseyin Gün’ün ifadesinde yer alan diğer bir yazışmada, Aaron Barr’ın “Piiq” adlı sistem üzerinden Murat Ülker’in sosyal medya algısına dair analiz yaptığı görülüyor.
“Kendi dijital analiz platformumuz aracılığıyla şunu bulduk: Dini sağcılar ve muhafazakâr milliyetçilerin onu özellikle hedef almasının nedeni, MU ve ailesinin kendilerinden biri olarak görülmesi. Onlardan birinin gemiyi terk ettiği algısı oluştu. Bunun MU tarafından ele alınması gerekiyor; işte burada Piiq devreye giriyor.”
Bu ifadeler, sosyal medya üzerinden algı operasyonları yürütülerek şirketleri baskı altına alma ve şantaj yoluyla çıkar sağlama girişimlerinin profesyonel bir ağ tarafından yürütüldüğü iddialarını güçlendirdi.
Hüseyin Gün’ün ifadesinde, Aaron Barr’ın geliştirdiği dijital sistemin sosyal medya manipülasyonu temelli olduğu da yer aldı.
Barr’ın yazışmalarda şu ifadeleri kullandığı tespit edildi:
“Biz kendi oluşturduğumuz sosyal medya profillerini kullanarak platformlardaki sayfaları okuyoruz. Ama bunu bir insanın yapabileceğinden çok daha hızlı yapıyoruz. Buna ‘web scraping’ deniyor. Gelecekte verilere daha geniş erişim sağlamak için API’leri kullanabiliriz.”
Gün, bu ifadelerle ilgili olarak, “Sistemimiz sadece açık kaynaklardan değil, gizli yani yasal olmayan yollarla da veri sağlayabilecek donanımdaydı.” diyerek sistemin yasadışı veri toplama kapasitesine sahip olduğunu belirtti.
Emniyetin delil dosyasında yer alan yazışmalarda, Murat Ülker’in “MU” kod adıyla anıldığı görüldü.
Gün’ün, Barr ile yaptığı WhatsApp konuşmalarında şu ifadeler yer aldı:
“MU’yu ödünü patlatacak şekilde korkut. Konuştuğumuz tüm cümleler ürünümüzle bağlantılı bir nakavt etkisi yaratmalı. Yani içine at nalı gizlenmiş bir boks eldiveni gibi dokuyarak…”
Bir diğer yazışmada ise, Ülker’e yönelik planın dijital analiz yoluyla oluşturulan stratejilere dayandığı anlaşılıyor:
“1 Nisan veya 12 Ağustos videosuyla uğraşma, asıl tehlikeyi ve MU’yu daha fazla riske sokan alttaki uğultuya odaklan. Bunu bizim derin analizlerimiz sayesinde buldun; kümelerin ne dediğini, yüzeye ya da birkaç tweete bakarak anlayamazsın.”

Emniyetin yaptığı incelemede, Hüseyin Gün’e ait dijital materyallerde 5 bin 697 kişinin kaydına ulaşıldı. Bu kişiler arasında yabancı ülke istihbarat servislerine mensup kişiler ile üst düzey Türk bürokratlarının da bulunduğu tespit edildi.
Hüseyin Gün’ün ifadelerinin ardından Yıldız Holding’e yakın kaynaklardan alınan bilgilere göre, şirket ile adı geçen kişi ya da kuruluşlar arasında resmî veya gayriresmî hiçbir iş birliği bulunmuyor. Kaynaklar, Yıldız Holding’in “bu tür etik dışı girişimlerin hiçbir parçası olmadığını” ve “konunun yargı mercilerince titizlikle incelenmesini beklediklerini” ifade etti.