Sigara içenlerde bu sorun daha çok görülüyor

Sigara içenlerde bu sorun daha çok görülüyor
A+
A-

Uzman isim sigara kullananlarda bel ağrısı sorununun 2,5 kat daha fazla yaşandığını belirtti.

Bel ağrısının dünya nüfusunun genelini etkileyen önemli bir sorun olduğunu belirten Fizik Tedavi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Sevinç Külekçioğlu, “Uzun süreli ayakta durulan ve masa başı işlerde çalışan kişilerde bel ağrısı şikâyetleri daha sık görülür. Bunun dışında, 30 kilogram/metrekareden fazla vücut kitle indeksi olan (obezite durumu) kişilerde de bel ağrısı sıklığı artar. Sigaranın da disk metabolizmasını bozulmasına sebep olduğu, travma ve yaralanmalara karşı zayıf bir ortam oluşturduğu belirtilmektedir. Sigara kullanan kişilerdeki bel ağrısı sıklığının, kullanmayanlara göre 2,5 kat daha yüksek olduğu görülmüştür” dedi.

Bel ağrısının hayatın tüm dönemlerinde ortaya çıkabilen, günlük yaşamı sekteye uğratarak verimliliği düşüren yaygın bir kas-iskelet sistemi bozukluğu olduğunu dile getiren VM Medical Park Bursa Hastanesi’nden Fizik Tedavi Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Sevinç Külekçioğlu, “Omurga, disk veya çevresindeki yumuşak dokulardan kaynaklanan mekanik bel ağrıları en sık sebeptir. Tekrarlayan travmalar ve anatomik yapıların gereğinden fazla kullanımı kronik mekanik bel ağrılarına neden olur. Bel ağrısı basit bir kas spazmından mekanik bel ağrısına, omurga kireçlenmelerine, bel fıtığına, fibromiyaljiye, yumuşak doku zorlanmalarına, omurganın iltihabi-enfeksiyöz hastalıklarına, apselere, kemik hastalıklarına ve kırıklarına, metabolik- hormonal hastalıklara, romatizmal hastalıklara, iç organ hastalıklarına, büyük damar hastalıklarına, çeşitli kemik/omurga, omurilik ve yumuşak doku tümörlerine ve daha birçok hastalığa işaret edebilir. Bu nedenle, bel ağrısı şikâyetleri geçmediğinde, mutlaka bir hekime başvurarak bel ağrısının nedeni ortaya çıkarılmalıdır” dedi.

“Meslek, yaş ve kilo etkili”
Bel ağrısının oluşmasını etkileyen temel etkenlerin meslek, yaş, kilo, sosyal aktivite, psikososyal etmenler ve eğitim durumu olarak değerlendirildiğine işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Külekçioğlu, depresyon, anksiyete ve stres gibi bazı psikososyal etkenlerin bel ağrısındaki oranın yükselmesinde etkili olduğunu, bu tarz psikososyal faktörleri olduğunda ağrı süresinin uzayarak ağrının kronikleşmesine sebep olabileceğini belirtti.

“Sigara ve obezite bel ağrısını artırabilir”
Mesleki faktörlerden özellikle de fiziksel kuvvet gerektiren, uzun süreli ayakta durmaya sebep olan ve hareketsiz hayat süresini artıran durumlarda bel ağrılarından şikâyetçi olma oranının yüksek olduğunun altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Külekçioğlu, “Mesleki olarak fiziki yüklenmeler, ağır iş yapmak, iş yerinde uzun süreli oturmak, masabaşı işlerde çalışmak, hareketsiz bir yaşam tarzı, bel ve karın kaslarının zayıflığı, omurganın yanlış kullanılması, kontrolsüz, ani ve zorlayıcı hareketler yapılması, omurganın yapı ve şekil bozuklukları ve aşırı kilo da bel ağrısına yol açabilir. 30 kilogram/metrekareden fazla olan vücut kitle indeksi de (obezite durumu) bel ağrısının artışına neden olmaktadır. Sigaranın vertebral gövdeye zarar vererek disk metabolizmasını bozulmasına neden olduğu ve disklerde travma ve yaralanmalara karşı zayıf bir ortam oluşturduğu belirtilir. Sigara kullanan kişilerdeki bel ağrısı sıklığının, kullanmayanlara göre 2,5 kat daha yüksek olduğu görülmüştür” ifadelerini kullandı.

“İş gücü ve performans kaybına sebep oluyor”
Bel ağrısının; ciddi klinik, sosyal, iş gücü ve performans kaybına neden olan, dünya nüfusunun genelini etkileyen önemli bir sorun olarak karşımıza çıktığını dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Külekçioğlu, şunları söyledi:

“Bel ağrısını süresine göre akut, subakut ve kronik olarak sınıflandırırız. Nedenleri hafif bir tutulmadan patolojik hastalıklara kadar birçok etken etkili olabilir. Bel ağrısı tedavisinde ilaçla tedaviler, egzersiz ve fizik tedavi, enjeksiyon ve çeşitli tamamlayıcı tedaviler uygulanabilir. Tedavi, hastanın semptom ve belirtilerine bağlı olarak planlanmalıdır.”

“Hastaya özel tedavi planlanmalı”
Bel ağrısı probleminde tamamlayıcı tedavilerden en çok önerilenlerin mezoterapi, proloterapi, ozon ve akupunktur olarak sıralanabileceğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Külekçioğlu, “Hastaya ve hastalığına özel bir tedavi programı hazırlanmalı, hastanın sürece uyumunun ve aktif katılımının çok önemli olduğu vurgulanmalıdır” dedi.

Sizler için yazıyoruz
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.