Türkiye, bu kez Altay ile sahneye çıkıyor

Türkiye, bu kez Altay ile sahneye çıkıyor
A+
A-

Türkiye, yerli ve milli savunma sanayii tarihinin belki de en hızlı dönemini geride bırakıyor… Milli Muharip Uçak’ın piste çıkması, ANKA-3’ün ilk kez görülmesi, Hürjet’in ilk uçuşunu gerçekleştirmesi, TCG Anadolu’nun Türk Deniz Kuvvetleri’ne devri, Kızılelma ile Akıncı’nın dünyada bir ilki başarıp otonom kol uçuşu yapması ve iki adet Altay tankının testler için TSK’ya teslim edilmesi akla ilk gelenler…

Her biri kendi içinde son derece kritik olan ve ülkemize çok ciddi kabiliyetler kazandıracak bu platformlar arasında Altay tankı belki de en uzun süredir gündemimizde olandı. Doğrudan ve örtülü ambargolar, isterlerin güncellenmesi, yüklenici firmalarda yaşanan değişimler gibi çok sayıda etken nedeniyle uzayan Altay tankında yeni dönemin kapısı 23 Nisan’daki teslim töreniyle aralandı.

TSK’ya teslim edilen Altay tanklarının önünde şimdi uzun ve oldukça zorlu bir test süreci var. Peki bu sürecin ardından neler olacak, Altay tankı Ankara’nın askeri gücü için ne anlama geliyor, platformun muhtemel ihracat potansiyeli nasıl? Tüm bu soruların yanıtlarını konuyu yakından takip eden iki ayrı isimle konuştuk.

2025’TE SERİ ÜRETİM HABERİ ALABİLİRİZ

Savunma Sanayii Araştırmacısı Anıl Şahin, Altay’da seri üretim projesinin 2018’de imzalandığını anımsatıyor. Almanya’nın imzaların ardından ciddi zorluklar çıkardığına ve sürecin ambargo ile neticelendiğine değinen Şahin, Türkiye’nin bu noktada farklı motor arayışlarına gittiğini, aranan güç grubunun Güney Kore’de bulunduğunu anlatıyor.

Altay’ın üzerinde 1500 beygir gücünde motor bulunduğuna ve bu denli güçlü bir tank motorunu dünyada çok az sayıda ülkenin yapabildiğine dikkat çekiyor Şahin ve “Güney Kore’den gelen güç grubu tanka entegre edildi. BMC tarafı kendi testlerini yaptı. Bir sorun görmedi. Şimdi TSK’ya teslim etti. Onlar da iki yıla yakın süre boyunca çok zorlu testlere sokacaklar. Bu testleri de başarıyla geçerse seri üretimden çıkan ilk tankların teslimatının 2025’te yapılmasını bekliyoruz” diyor.

AKKOR GİBİ BİR SİSTEMİ YAPABİLEN ÜLKE SAYISI ÇOK AZ

Anıl Şahin, Türkiye’nin kara ağırlıklı bir ordu olduğunu ve haliyle ana muharebe tanklarının hem sınır içinde hem de sınır ötesinde etkin bir şekilde kullanıldığını da sözlerine ekliyor.

Türkiye’nin ana muharebe tankı envanterinin büyük kısmının ABD’den gelen tanklar olduğu, bir kısım tankın ise Almanya’dan tedarik edildiği bilgisini paylaşıyor ve devam ediyor:

“Elimizdeki tankların hem sayıları yetersiz hem de kimileri 20, kimileri 30 yılı devirdiler. Yaşlandılar. Hem sayı açısından hem daha modern olması bakımından yeni tanklara ihtiyacımız var. Altay, 3+ nesil olarak adlandırılan bir tank. Bugün itibariyle dünyanın en modern tanklarından biri.

2018 yılındaki Altay ile şu an teslim edilen Altay bir değil. Birçok sistem modern muadilleriyle değiştirildi. Yerli sistemler eklendi. O yüzden ‘Yeni Altay’ olarak lanse ediliyor.

Örnek vermek gerekirse tanklarda atış kontrol sistemi çok önemli. Aselsan tarafından geliştirilen Volkan Atış Kontrol Sistemi var bu tankta.

Bir diğer önemli sistem ise AKKOR. Yani Aktif Koruma Sistemi. Bu sistem tankınıza yönelen tanksavar füzesini havada tespit ve imha edebilmeye yarıyor. Dünyada 3 ya da 4 ülke böylesine gelişmiş bir sistem üretebiliyor. Aselsan sayesinde Türkiye bunu da başardı ve AKKOR da Altay’ın teslimiyle aslında resmi olarak ilk kez TSK’ya teslim edilmiş oldu.

Tüm bunların yanı sıra sürücü görüş sistemi, lazer hedef algılayıcı, lazer hedef işaretleyici, telsizler, uzaktan komutalı silah sistemi ve benzeri elektronik alt sistemler tamamen yerlileştirildi.”

ALTAY TANKINA YÖNELİK YERLİLİK ELEŞTİRİLERİ

Savunma Sanayii Araştırmacısı Yusuf Akbaba da sektörü çok yakından takip eden isimlerden biri. Altay ile ilgili önce bazı rakamlardan bahsediyor ve seri üretime onay verilmesi halinde ilk fazda 50 adet tank üretileceğini, yıllar içinde bu sayının 250’ye kadar çıkacağını anlatıyor.

Güney Kore’den gelen güç grubu nedeniyle Altay’a yönelik ‘millilik’ eleştirilerine de değiniyor Akbaba ve “Türkiye bu sistemin lisans haklarını satın aldı. Bu artık milli bir tank” yanıtını veriyor.

[Türkiye, 1943 yılında kendi tankını motoru hariç tamamen milli imkanlarla tamamlasa da ABD’nin hibe ettiği tanklar nedeniyle bir süre sonra bu proje rafa kalktı.]

TANKLARIN DEVRİ BİTTİ Mİ?

Tankların devrinin bitip bitmediği konusu sadece Türkiye’de değil dünyada da son yıllarda sıkça tartışılıyor. Yusuf Akbaba’ya bu durumu soruyoruz.

“Bu tartışmaların yaşandığı bir dönemde Altay’ın teslim edilmesini önemli buluyorum” diyor ve sözlerini şöyle tamamlıyor:

“Devri biten tanklar bunlar değil… Soğuk Savaş doktriniyle üretilmiş tankların devri bitti. Devir, Altay’ın devri. Günümüzde harp sahalarının getirdikleri eskiye oranla çok farklı. Altay tüm bu yeniliklere cevap verebiliyor. Bu nedenle Altay’ın devri başladı diyorum.

Bir diğer nokta da Altay’ın muhtemel talipleri… İhracat potansiyeli çok yüksek bir tanktan bahsediyoruz. Bu denli aktif-pasif koruma sistemleriyle donatılmış tank sayısı çok az. Böyle bir sistemi yapabilecek ülke sayısı da çok az. O nedenle bu tür bir tanka ihtiyacı olan ülkelerin Türkiye’nin kapısını çalmasını bekliyorum.”

Sizler için yazıyoruz
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.