Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’dan, Habertürk’te soruları cevaplandırdı, değerlendirmelerde bulundu.
Kalın’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Malatya ve Sivas Cumhurbaşkanımızı içten ve samimi bağrına bastı. Depremzede kardeşlerimizle buluşma gerçekleştirdik. Gerçekten muhteşemdi. Sivaslıların Cumhurbaşkanımıza gösterdiği ilgi muhabbet çok güzeldi. Depremden hemen sonra oraya gittiğimizde de şunu gördük, vatandaşın kendi kendine ürettiği ‘Yaparsa reis yapar’ bunu duygu olarak da her yerde gördük. 14 Mayıs’ta da sandığa böyle yansıdı. Elbette ilk t urda bitirmek isterdik. Amacımız, çalışmamız buydu. Sistem gereği bu mümkün olmadı. Salt oy oranı açısından baktığımızda Tayyip Erdoğan aslında bu seçimi kazandı. 50 +1 şartından ikinci tura gidiyoruz. Mevcut sistemimiz içinde, YSK, sandık görevlileriyle yürütülen süreç. Sonucu gördük. 57-58’lerde başladık, indik. Sonuç neyse başımızın üstünde dedik ve öyle oldu. Bütün partilerin itiraz ettiği yerler oldu. Muhalefetin birtakım haber kanalları, haber akışı da bunu teyit etti. Bizim vatandaşımız oyuna sahip çıkan vatandaştır.
Hangi partiden hangi bölgeden olursa olsun vatandaşımız sahip çıktı. Daha önceden ‘biz kazandık’, ’13. Cumhurbaşkanı sayın Kılıçdaroğlu’ şeklinde iki belediye başkanının açıklamaları oldu. Biz sonuç ne ise onu esas kabul ettik. Sandıklar açılalı 1 saat olmuş. Niye insanlar bırakıp gitsinler ki. Sandıkların yüzde 15’i açılmış, kim bırakır? O gece bilgi karmaşasına yol açan açıklamalar oldu. Hangi sandıkta nerede eksiklik olduğuna dair bunların gösterilmesi lazım. İtiraz hakkı zaten var. İnsanlar gidip baktılar, tekrar mutabık kaldılar, YSK bu sonuçları açıkladı. O gün yapılan açıklamalar, daha sonra değerlendirmeler vatandaşın bazı şeylerin sorgulamasına sebep olduğunu düşünüyorum. Daha zihinsel berraklıkta yapılacağını düşünüyorum. Herhalde tabloyu vatandaş biraz daha net gördü. Sandık güvenliği açısından baktığınızda kimin ipi önde göğüslediği, vatandaşın süreci sahiplendiği konusunda elbette Cumhur İttifakı önde bitirdi. İşimiz bitmiş değil. Sayın Cumhurbaşkanımızın söylediği gibi en büyük düşmanımız rehavet.
50+1 DÜZENLEMESİ DEĞİŞİR Mİ?
Bazıları lojistik, pratik zorluklar nedeniyle mülahazalar çerçevesine küçük de olsa ikinci tura gitmeyelim diye eğilim olabilir. Biz diyoruz ki pazar günü daha güçlü şekilde sandığa gitsin ve oyunu kullansın. Sistem gereği tam bir netlik olsun. Bundan dolayı ikinci tura gidiyoruz. Bu anayasal zorunluluk, yeni sistemimiz böyle çalışıyor. Bu tecrübeden hareketle başka değerlendirmeler yapılabilir mi şeklinde konular gündeme gelir diye düşünüyorum. Ama bugünün konusu değil. Pazar günü sonucu gördükten sonra Pazartesi-Salı günü sayın Cumhurbaşkanımız ve ilgili arkadaşlarımızla oturduk kararlı, herkesi kucaklayacak şekilde işi yürütelim. Ulaşamadığımız yer varsa ulaşalım diye başladık. Hamdolsun şu ana kadar iyi gidiyor. Sahadaki hava gerçekten iyi.
Sinan Bey, Cumhurbaşkanımıza desteği için teşekkür ediyorum. Pazartesi günü Cumhurbaşkanımıza destek açıklaması yaptı. Bundan dolayı memnuniyetimizi ifade ediyorum. Birey olarak da kendisinin Türkiye’nin geleceği için önemli bir karar verdiği kanaatindeyim. ATA İttifakı dağıldı. Zafer Partisi Genel Başkanı sayın Özdağ yarın açıklama yapacağını söyledi. Yarın göreceğiz. Anlaşabildilerse saygıyla karşılarız. Seçimin sonucu ne olursa olsun 28 Mayıs’tan sonra Türk siyaseti yeni bir fay hattı üzerinden şekillenecek. Terörle aranıza ne kadar mesafe koyduğunuz meselesi olacak. Merkez sağ, muhafazakar-milliyetçi ayağa, sosyal demokrat, sol, liberal ayağı. Ekonomi, göç, mülteciler, Batı, Rusya ile ilişkiler birçok konu var. En önemli akslardan bir tanesi terörle mesafe olacak. Siyasi yelpazenin nasıl şekilleneceğiyle ilgili.
Bir tarafta PKK’nın Suriye üzerinden kendini var etme çabası ve gayreti var. Obama yönetiminin PYD ve YPG ile işbirliği kararını nasıl verdiklerini hatırlıyorum. Sabah 05.00’de Ankara’ya inmiştik. Acil koduyla Obama sayın Cumhurbaşkanı ile görüşme yapmak istedi. ‘Biz PYD’ye yardım göndereceğiz, size haber veriyoruz’ dedi. Sayın Cumhurbaşkanı ‘Büyük hata yapıyorsunuz, bu Kobani’deki Kürtlere yardım değil, PYD’ye yardımdır, sakın bu adımı atmayın, sizi uyarıyoruz’ dedi. Obama’ya ‘Gelin Kobani’yi birlikte kurtaralım’ denmişti. Televizyonlar 7/24 Kobani’den yayınlar yapıyordu. Suriye savaşında bir değişikliğe gittiler. Olaylar başladığında, Arap baharı vesaire çerçevesinde. Suriye’ye de sıçradı. O zaman ABD ‘Suriye halkının yanındayız, Esed rejimi meşruiyetini yitirmiştir’ diyordu. Obama yönetimi daha sonra Suriye Milli Meclisi, Türkmenler, Araplar, PKK’lı olmayan Kürtler’i bir kenara gitti PYD ile işbirliği kararı aldı. Bunun bahanesi DEAŞ’la mücadeleydi. Bu mücadele adı altında bir başka terör örgütüne destek verdiler.
Her seferinde muhataplarıma ‘Bu atı arabanın önüne koymaktır, burada kelime oyunu yapıyorsunuz. Siz onlara askeri ve ekonomik destek verdiğiniz için şu anda hakimiyet sağladılar’. 15 Temmuz hain darbe girişimine kadar TSK’nın içinde FETÖ’cüler yüzünden Suriye’ye doğru dürüst operasyon bile yapamadık. Başka bir oyun dönüyor. Bir gün belki yazarız onu. Orada ne tür engeller çıkarıldığını, hükümetin, devletin nasıl boşa düşürüldüğünü belki bir gün uzun uzun konuşuruz. Türkiye Suriye’de 3 kara harekatı yaptı, onlarca hava harekatı yapıldı. Bir DEAŞ ve El Kaide ve bir de PKK’ya karşı. İkisi konusunda ayırım yapmıyoruz. O zaman PYD ve YPG’yi destekleyen unsurlar, başka ülkelerle birlikte hedefleri Kamışlı’dan Lazkiye’ye uzanan bir terör devleti koridoru kurmaya çalıştılar. Türkiye o harekatları, saplamaları yapmasaydı o terör koridorunu kuracaklardı. Buna Türkiye engel oldu.
Şu anda rejimle yürüyen mücadelelerde ‘Suriye topraklarında gözümüz yok, sınır güvenliği meselemizdir’ dedik. PYD ve YPG hangi bayrak altında olursa olsun bizim için açık hedeftir. Bu ulusal güvenliğimizle ilgili mesele. Biz PYD ve YPG’yi PKK’nın uzantısı olarak gördük. Kendi değerlendirmelerimiz çerçevesinde operasyonlar yapıyoruz oraya. HDP’nin zaten PKK’ya terör örgütü demediği hele hele PYD ve YPG’ye terör örgütü olarak bakmadığını biliyoruz. Biz ne zaman operasyon yaptıysak içerideki hedeflerden ses geldi. Bu bizim önümüzde açık, yakın ve reel bir tehdit. Seçim sürecinde sayın Kılıçdaroğlu’nun HDP ile yaptığı işbirliği neticesinde bence CHP’nin hassasiyetlerinin gerisine düştüğü, HDP yöneticilerini rahatsız etmemek adına kamuoyunun tatmin edici karar alamadığını düşünüyorum. Kendisi de son 1 haftadır tavrını değiştirmeye başladı. Birinci turda niye bu vurgu yoktu. CHP son tahlilde devleti bilen parti. Devletin bekasını, varlığını, meşruiyetini hedef alan terör örgütü konusunda CHP’nin başka türlü tavır almasını tahayyül edemem.
Bugün Cumhurbaşkanımız Sivas’ta söyledi. Mesele PKK Kadrolarının sayın Kılıçdaroğlu adaylığı konusunda yaptığı destek açıklamaları. Bunları biz çekmedik. PKK’nın kadroları, ismini bildiğimiz terörist liderler Karayılan, Duran Kalkan, Cemil Bayık açık destek açıklamaları yaptılar; Erdoğan gitmeli Kılıçdaroğlu’nu destekliyoruz diye. 1,5 aydır devam ediyor bu. Bu konudaki hassasiyetlerini neden daha önce göstermediler? Sayın Cumhurbaşkanımız ‘teröre karşı net bir tavır alıyor musun, almıyor musun, bunu görmek istiyorum’ diye haklı olarak soruyor. Kılıçdaroğlu ‘ben teröre karşıyım’ diyor. HDP’nin bu konudaki tavırları hala belirleyici olmuyor mu?
“SİNAN OĞAN’A LİNÇ BAŞLATILDI”
Bir siyasi aktör tercihin şu yönde, bu yönde yapabilir. Analiz edersiniz, katılırsınız, katılmazsınız. Ama bu linç kültürü çok acı bir şey. ATA İttifakı paydaşlarından sayın Ümit Özdağ farklı bir tercihte bulunabilir, saygı duyulması gerekir.
“MONTAJ VİDEO” TARTIŞMASI
Bir grup kıvrak zekalı gencin kurguladığı video. Videoda bir araya getirilen unsurlar gerçek. Asıl mesele bu açıklamaları PKK kadroları yaptı mı, yapmadı mı? Sorması gereken bu. 1,5 aydır PKK kadroların ardı ardına sayın Kılıçdaroğlu’nun destek açıklamalarını biliyoruz. Bir terör örgütü sizinle ilgili lehte açıklamalar yaptı. Doğal olarak rahatsız olursunuz. Doğal olarak ‘siz kimsiniz’ dersiniz. 1. turda bunlarla ilgili bir şey duyduk mu biz? Sayın Kılıçdaroğlu’nun bundan rahatsız duyduğunu düşünüyorum ama bu konuda sessiz kalındı. Bunu birinci turda ifade etmesi gerekirdi ama şimdi ediyor. O zaman HDP ile konuşsun bunu. Kamuoyunda böyle bir tablo var. İnsanlar da haklı olarak ‘Bunların temsilcileri nasıl oluyor da bir adayla ilgili açıklama yapıyorlar, 28 Mayıs’ta zafer halayları çekeceğiz’ diyorlar.
“BEDEL ÖDEDİK, BUNDAN SONRA DA ÖDERİZ”
PKK bu ülkenin başına bela olmuş örgüttür. Uluslararası taşeron örgüttür. Kendi başında ayakta duracak örgüt değildir. Biz bunlara ve arkalarındaki güçlere karşı mücadelemizi sürdürüyoruz. Bedel ödedik, bundan sonra da öderiz hiç sıkıntı yok. Bu bir milli birlik, beka meselesiyle siyasi meselelerin kenara konması ve birlik ve beraberlik içinde olması gerekir. Yeri geliyor Amerika ile karşı karşıya geliyoruz. Gelmekten de çekinmeyiz.
“1 HAFTA 10 GÜNDÜR İNANIN KALBİM AĞRIYOR”
İYİ Parti tabanının da bundan memnun olmadığını düşünüyorum. Benzer kaygıları paylaşan eminim başkaları da var. Bunu sadece propagandanın gücü diye izah ederseniz, Türk toplumunun çok önemli sosyolojik damarlarından birini ıskalamış olursunuz. Bir defa kendinize dönün ve kendinizi hizaya çekin. Hep mi halk kusurlu? 1 hafta 10 gündür inanın kalbim ağrıyor. Bazı yorumları görüyorum, milleti aşağılayan, seçmeni kusurlu gören, cahil, akılsız, yobaz şu bu diye değerlendirmelere yorumlara bakıyorum. Depremzedelere karşı tavırları gördük. İnanın çok ağrına gidiyor insanın.
“EKONOMİK VAATLERİ İKNA EDEMEDİ”
Meral hanım belki de haklıydı. İtiraz etmişti Kemal Bey’in adaylığına. PKK’nın bu kadar açık vermesi. FETÖ’nün kaset kumpası. Sayın İnce’ye yapılanlar reva mı? Adamcağız hastaneye yattı. Kendisi giderken ’45 gündür bana yapılan kaset kumpas saldırılarını kenarda durup alkışlayan siyasetçiler’ demişti. Herhalde bizi kast etmiyordu. Ruhen, manen yaşadığı yıpranmayı düşünebiliyor musunuz? Oradan medet umdular. Muhalefetin ekonomik vaatleri demek ki hiçbir karşılık bulmadı. Burada da Cumhur İttifakı’nın propagandası çok etkili oldu vs. PKK’nın yıllardır oynadığı oyun var. Kendi örgüt gündemini Kürtlerin talebi diye dayatır. Bazı aydınlarımız maalesef bunu gerçekmiş gibi satın alır.
PARTİ DEVLETİ TARTIŞMASI
Türkiye’de parti devleti pratiği hangi döneme gidiyor? Bir ilde valinin çalışmaları mı kast ediliyor, sağlık müdürü mü kast ediliyor. Şartları tutan herkesi devlet vali veya elçi olarak atayabilir. 21 yıldır Türkiye’de AK Parti iktidarı var. Halktan aldığı yetkiyle birtakım politikalar uyguluyor. ‘Haydi Kızlar Okula’ vs. gibi. İlin mahalli idarecileri bu süreçler içinde yer alırlar, gayet normaldir. Bir belediye kültür merkezi açıyor. Seçime giderken hizmet olarak arz etmiyor mu halka? Merkezi yönetim de ülkenin kazanımlarını da halkına anlatıyor. ‘Bana yetki verirseniz daha iyisini yapacağım’ diyor. Savunma sanayinin son 10 yılda aldığı mesafeyi net okuyamadılar veya rahatsız olduğu için ‘seçim malzemesi’ yaptı deniyor. Hükümet icraatlarını anlatacak, bu gayet normal. Bir yerde AK Parti il başkanı valinin önünde mi gidiyor? Böyle bir şey varsa söylensin, biz bakarız ona.
“AK PARTİLİ SEÇMENE TEPEDEN BAKAN BİR KİTLE VAR”
Psikolojik üstünlüğün muhalefette olduğunu düşünmüyorum. Ben bunun çok çıkışlı inişli bir süreç olduğunu düşünüyorum. Belli kesimlerde, asla genelleme yapmak istemem ama bu konularda AK Parti’ye oy veren seçmene tepeden, üstenci bakış açısı var. Okumamış, cahil, gelir seviyesi düşük, tabiri caizse ulufe dağıtılırsa haşa! Önüne ne konursa onunla idare eden bir sürü olarak görüyor. Böyle bir kitle var. Beni asıl üzen bunların kendilerini okumuş, dünyayı bilen, rasyonaliteden, aydınlanmadan bahseden insanlar olması. O kadar yaralayıcı bir şey ki. Şimdi ‘Hak Togg’muş gibi manşetler. Bu ülkenin o kadar milli gururudur ki. Kendi otomobilimizi yapmışız, hem de sıfırdan elektrikli olarak.
SİYASETTE DİL YUMUŞAYACAK MI?
Seçim ortamında duygular yükseliyor, gerginlik artıyor. Bu gayet anlaşılabilir bir şey. Pandemiden çıktık, deprem oldu. Hayat pahalılığı. Rusya-Ukrayna savaşı. Suriye, terörle mücadele devam ediyor. Bütün bunlarda doğal olarak gerilim yükseliyor. Yarın seçim bittiğinde gene yüz yüze bakacağız. İktidarı ile muhalefetiyle. Biz bu ülkede yaşamaya devam edeceğiz. Cumhurbaşkanımız elbette herkesin cumhurbaşkanı olmak için gece gündüz çalışıyor. Bir kısmı kabul etmiyor başka partilere başka liderlere oy veriyor, bu kabul edilebilir bir şeydir. Erzurum’da yaşanan hadise, Sinan Oğan’ın, Savcı Sayan’ın aracına ve bazı HÜDA PAR araçlarına yapılan saldırı dışında hamdolsun başka bir şey olmadı. Bu ülkede bir darbeyle asıldı. O dönem rahmetli Menderes’le ilgili neler neler yazıldı. Kazanmak için çaba sarf ediyoruz. En büyük rakibimiz rehavet. Hiçbir vatandaşımızın kendini güvensiz hissetmemesi en büyük önceliğimizdir. Şurada göreve gelemeyeceğim endişesi içinde olmaması gerekir. Bunu sağlamak da bizim görevimizdir.