2010 yılında siyaseti dizayn etmek isteyen FETÖ, internette yayınladığı kaset montajıyla CHP’de depreme yol açmış, dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, istifa etmek zorunda bırakılmıştı.
Kaset kumpası sonrası genel başkanlık için adı geçen Kemal Kılıçdaroğlu, “Aday değilim” ifadesine rağmen Baykal’ın istifasından günler sonra CHP Genel Başkanlığına seçilmişti.
Dış güçlerin iç güçlerle işbirliği sonucu ortaya çıkan kaset komplosuyla genel başkanlığa oturan Kılıçdaroğlu, 14 Mayıs seçimine günler kala yine bir kaset kumpasını devreye soktu.
FETÖ’nün bel altı taktiklerinden nemalanarak CHP’nin genel başkanlığında yerini alan Kılıçdaroğlu, Baykal’a yaptığı kaset kumpasının bir benzerini Cumhurbaşkanı adayı ve Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’ye de uyguladı.
Kılıçdaroğlu ve yandaşları CHP’den ayrılarak kendi partisini kuran ve cumhurbaşkanı adayı olan Muharrem İnce’yi baskıyla yıldırmaya çalıştı. İnce’yi adaylıktan tasfiye etmeyi başaramayan Kılıçdaroğlu yönetimi, FETÖ yöntemleriyle kişisel meselelerine iftiralara başvurmaktan çekinmedi.
Adaylıktan çekilmesi ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanında olması için baskı yapılan Muharrem İnce, bel altı siyasetle karşı karşıya kaldı. İnce, Deniz Baykal iftirasının bir benzeri olan kaset kumpasıyla siyaseten alaşağı edilmek istendi.
İnce’ye yönelik gerçekleşen kaset şantajı ve kumpas girişiminde 7’li koalisyon üyelerinin suskun kalması ise bir diğer dikkat çeken unsur oldu.
Mahalle baskısı ve kaset kumpası arasında kalan Muharrem İnce, adaylıktan çekilme kararı aldı. Muharrem İnce’nin itibar suikastı girişimi karşısında adaylık çekilmesinin kasetle gelen Kılıçdaroğlu’nun önümü açılmak isteniyor? sorusunu akıllara getirdi.
Kılıçdaroğlu’nun 29 Mart’ta yaptığı ziyarette 7’li masaya davet etmediği İnce’nin seçime günler kala adaylıktan çekileceğini biliyor muydu? sorusu kafalarda soru işareti bıraktı.