Suriye iç savaşında İran tarafından kullanılan 6O’ı aşkın yabancı ve yerel milis grup bulunmaktadır. Bunların toplam militan sayısı 120 bini aşmaktadır. Bütün bu milisleri Suriye’ye getirip karşımıza çıkartan Kasım Süleymani’dir. Aynı Kasım Süleymani 2003 ABD’nin Irak’ı işgali sonrası Bakuba, Ramadi ve Fellüce’de başlayan Sünni direniş hareketini ABD’ye yardım ederek bastıran kişidir. Kasım Süleymani bununla da kalmamış, 2015’de Suriye rejimini kurtarmak için tam da ABD’nin plânladığı gibi hareket ederek, dünyanın dört bir yanından Şii milisler toplamış, Putin’i ikna ederek hava gücü olarak sahaya getirmiştir. Böylece Suriye denklemi çözülmesi mümkün olmayan buhran haline gelmiştir. Putin biliyordu ki; karadan destek gücü olmadan hava meydanlarının savunulması dahi mümkün değildir. Oraya yeteri kadar kara gücü toplanmadan Rusya’nın sahaya inmesi mümkün değildir. Aşağıda vereceğim sayı ve isimlere bakıldığında Kasım Süleymani Şii dünyasında ne kadar çapulcu ve terörist örgütü varsa buraya toplamıştır. Bu gün İdlip’in çevresinde üstlenmiş 200 bine yakın militan vardır. Bu militanlar çapul ve yağma ile ırza tecavüz ile geçimlerini sağlamaktadır. Son derece acımasız ve zalimlerdir. Bu gün Esad’ın hapishanelerinde 500 bin civarında Sünni tutuklu olduğu söylenmektedir. Ancak bu sayının 300 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir. Kalan 200 bin kişi buraya toplanmış olan çapul sürüsü tarafından yağmalanmış ve öldürülmüştür. Şimdi bu çapul sürüsünün kimlerden oluştuğu ve nerelerden geldiğini analiz edelim: Buraya getirilmiş olan milisler 5 grupta toplanmaktadır. Aşağıda sayıları verilen tabloya bakıldığında çapulcuların %60’a yakını İran’dan gelmiştir. Diğer gruplar İran’ın etkisiyle, İran’ın toplamasıyla İdlip’e gelmiştir. Bu gruplar tıpkı İŞİD gibi İsrail’e tek mermi sıkmıyor, İsrail’le savaşmayı günah sayıyor, İsrail hudutlarından 300 Km uzakta bulunuyorlar. Esasen batının plânladığı İslam’a karşı İslam savaşı doktrinini uygulamak üzere, İsrail’in maşalığını yapmak üzere burada toplanmış bulunuyorlar.
Şimdi bunları sayalım:
1. İran Devrim Muhafızlarına Bağlı Milisler (15-20 bin) (Bunlar İran’ın resmi birlikleridir. ABD bu birlikleri terörist ilan etmiştir.) Yani resmen teröristtir.
Kudüs Güçleri (8-10 bin), Besic Milisleri (2 bin), Devrim Muhafızlarına bağlı Horasan İslam Öncü Hareketi
2. Farklı Yabancı Ülkelerden Gelen Milisler: (50 bin) :Lübnan Hizbullaha bağlı Rıdvan Bölüğü (10 bin), Afgan Fatımiyun Tugayları (10-13 bin), Pakistan Zeynebiyun Tugayları (1000), Yemenli Milisler (750 kişi), İmam Hüseyin Tugayı (1500 kişi), Bakiyetullah Tugayı (400 kişi) , Yevm’ul Me’vud Tugayı (1000), El-Vadu Sadik (1000 kişi)
3. Iraklı Şii Milisler (15-20 bin): Ebu’l Fadl Abbas Tugayları (4500 kişi), Bedir Tugayları, Esedullah Galib, Sadr Milisleri, Asaib’u Ehl’ul Hakk, Zülfikar Tugayı, İmam Haşan el-Muctebi, İmam Ali Tugayları, Irak Hizbullahı (1500 kişi)
4. İran’a Bağlı Yerel Şii Milisler (8-12 bin): Muhammed Bakır Tugayları (1500-2000 kişi), İmam Mehdi Ordusu, Aşair Tugayı Muhtar Sekafi (4500 kişi), Şemhed Mihrab Savaşçıları (500 kişi), Abbas Taburu, Fua Taburu, Zehra Taburu
5. İran’a Bağlı Şii Olmayan Milisler (12-15 bin): Vatan Savunma Birliği (8-10 bin), Bustan Grubu (1000 kişi), İran Yanlısı Filistin Grupları, Suveyda Dürzi Grupları
Şayet Türkiye bu milis grupları imha veya bir şekilde buradan uzaklaştırmadığı takdirde tarihte birçok defa görüldüğü üzere bunlar Esad’ı da devirir, Suriye’nin başına otururlar. İleriki zamanlarda Türkiye’nin başına bela olurlar.
Bizce yapılması gereken şudur: Çeşitli istihbarat yöntemleriyle bu gurupların bizim tarafa geçmeleri temin edilebilir. Kendi aralarında çatışmaya yönlendirilebilir.
Maddi çıkar vaat ederek taraf değiştirmeye ikna edilebilir.
Bunu Ankara Savaşı’nda Timur, Malazgirt Savaşı’nda Alparslan yaptı.
Diğer bir yol ise; Mesela Hasan Nasrallah ile görüşerek Lübnan’dan gelen milislerin çekilmesi sağlanabilir. Bu çekilme karşılığında silah yardımı ve maddi yardım yapılabilir. Pakistan’dan, Afganistan’dan, Irak ve Filistin’den gelen grupların çekilmesi için bağlı oldukları hükümetlerle veya dini liderlerle görüşülebilir. Bunların sahadan çekilmesi sağlanabilir. Hasım cephenin diplomatik yöntemlerle zayıflatılması esas alınmalıdır.
Bir de TV’lerden izliyorum, Türkiye rejime yardım güçlerinin dağılması için tehdit edici veya silah bırakmaya teşvik edici hiçbir propaganda malzemesi, broşürü veya sosyal medya araçlarını kullanarak hasım güçlerin moralini bozmaya yönelik çabalarda bulunmuyor. Acilen bu araçların da devreye sokulması gerektiğini değerlendiriyorum.